İkinci Vatan Türkiye – Ernst Reuter’in Ankara Yılları
Açıklama
İkinci Vatan Türkiye
I. Dünya Savaşı sonrasında Almanya’nın hem önde gelen sosyal demokrat siyasetçilerinden hem de deneyimli yüksek bürokratlarından olan Ernst Reuter, Nazilerin siyasete ve toplum yaşamına el koymasıyla 1933’te Magdeburg belediye başkanlığı görevinden alınarak toplama kampına gönderildi. İki Nazi kampında çektiği işkence ve acı dolu yılların ardından 1935’te Atatürk Türkiyesi’ne sığındı. “İkinci Vatan” olarak adlandırdığı Türkiye ona pek çok olanak tanıdı; o da iktisat danışmanı ve kent planlamacısı olarak devlete hizmet etti, sayısız mesleki yayının altına imzasını attı, üniversitelerde öğrenciler yetiştirdi.
Savaş Avrupa’yı sararken Ernst Reuter yakın dostu bilim insanlarını çevresine toplayarak, Hitler rejimine karşı “Alman Özgürlük Birliği”ni kurdu. Tıpkı onun gibi Nazilerden kaçarak Ankara ve İstanbul’da değişik bakanlıklarla üniversitelerde görev yapan çoğu Alman sığınmacının ortak amacı, Nazi rejiminin yıkılmasıyla geri dönerek yeni Almanya’nın kurulması için çalışmaktı. Türkiye’de yedi yıl üst düzey diplomat olarak yaşayan Reiner Möckelmann, şimdiye dek çok az bilinen belgelere dayanarak, sadece Atatürk Türkiyesi’ne sığınmış Alman uzmanlarıyla sanatçıların yaşamlarına ışık tutmakla kalmıyor, buradan Hitler’e karşı verdikleri mücadeleyi de ayrıntılarıyla anlatıyor.
Ernst Reuter (1889-1953) Münster ve Marburg Üniversitelerinden mezun oldu. Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) aktif üyesiydi. I. Dünya Savaşı’nda, Bolşevik Devrimi sırasında Ruslara esir düştü, kamptaki esirlerle bir sovyet kurması üzerine Lenin’in dikkatini çekti ve Özerk Volga Alman Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurmakla görevlendirildi. Savaştan sonra kısa bir süre Alman Komünist Partisi’nde görev yaptıysa da buradan ihraç edilince asıl partisine geri döndü. 1926’da Berlin hükümeti için çalışmaya başlayarak, ilk kamu taşıma şirketlerinden BVG’yi kurdu ve başarıyla işler hale getirdi. 1931’de seçildiği Magdeburg belediye başkanlığını Nazilerin onu görevden almasına dek sürdürdü, daha sonra Türkiye’ye sığındı. 1946’da Berlin Eyalet Meclisi’ne, 1947’de Berlin belediye başkanlığına seçildi, fakat SSCB onay vermediği için göreve başlayamadı. SSCB’nin 1948-49’daki Berlin ablukası sırasındaki faaliyetleri ve 300.000 kişinin önünde dünyaya yaptığı “Berlin’i yalnız bırakmayın” çağrısından iki ay sonra Alman tarihindeki en yüksek oy oranıyla (% 64,5) SPD’den Batı Berlin belediye başkanı seçildi. 1951’de
de seçimi tekrar kazandı. Savaş sonrasında Time’a kapak olan iki Alman siyasetçiden biriydi. Görevinin başında vefat etti.